Cinsel Arzular ve Ahlak
"18. yy filozofu Immanuel Kant, insanoğlunun kötü olmaya meyilli olduğuna inanmıştır. Yalnız Kant, bunu söylerken, ellerini öldüreceğine inandığı bir düşman üzerinde gezdirirken neşe ile kahkaha atan bir adamı temel almamıştır. O, bu fikrinde, temel insan güdülerinde dahi yapmamız gereken şeyler yerine istediğimiz şeyleri yapmaya karşı koyamamamızı, yani görev ve ödevlerimiz üzerine arzularımızın seslerini önemsememizi kastetmiştir. Kant için, ahlak bu boşluğu kapatan ve bizi arzulayıcı benliklerimizden uzak tutan değerdi.
Arzular konu olunca cinsellik hiçbir zaman uzakta olamaz. Kant, üstü örtülü bir şekilde cinselliğin olağanüstü gücünü ve cinselliğin bizi kolayca doğrudan uzaklaştırma kabiliyetini kabul etmiştir. O, cinselliğin ahlaki açıdan istimlak edilebileceğini iddia etmiştir; çünkü o, tutkunun, cinsel olarak arzuladığımız kişilerin vücuduna odaklandığını ve yalnızca organlarla sınırlı kalmadığını, dolayısıyla o kişileri basit nesnelere indirgediğini düşünmüştür. Bu ise bize aslında arzuladığımız şeylerin yalnızca o "nesne"ler olduğunu gösterir. Böylece onları yalnızca kendi tatminimizi sağlamak için gereken araçlar olarak görürüz.
Alex Grey, "Copulating", 1984 |
İnsanlara nesne muamelesinde bulunmak birden fazla anlama gelebilir. Bu anlamlar onları dövmeyi, parçalamayı ve onları kötüye kullanmayı da içerebilir. Fakat ortada kişileri nesneleştirmenin daha az şiddet içeren yolları da vardır. Bazı kişileri yalnızca cinsel arzularımızı tatmin etmek, o kişi üzerinde tutkularımızı açığa vurmak için ve onları yalnızca geçici bir ifade aracı gibi kullanabiliriz. Diğer kişinin bu konuda rıza sahibi olması ise nesneleştirme etiketini ortadan kaldıramaz; iki kişi birinin diğerini yalnızca cinsel gerekçeler konusunda kullanabilmesi için uzlaşabilir.
Fakat birçoğumuz aslında birbirimizi kullanmamakta mıyız? Birçoğumuzun öğretmen, bahçıvan, hademe ve şarkıcı gibi meslekleri var. Hizmetin getiri kaynağı haline gelmesi hizmet sağlayıcıyı bir nesne haline getirmez mi ya da hizmet sağlayıcının alıcının parasını alması alıcıyı bir nesne haline getirmez mi? Bu ilişkiler aynı bulanıklığı uyandırıyor gibi durmamakta. Ya nesneleştirme kavramını içermiyorlar ya da nesneleştirme bir şekilde tesirsiz hâle gelmiş durumda.
Kant, bu tarz durumların bir sorun teşkil etmediğini ifade etmiştir. O, salt kullanımla -ki bu nesneleştirmenin esasıdır- kullanımdan fazlası arasında bir çizgi çekmiştir. İnsanlara bizim işlerimizi gerçekleştirmeleri için bir meslek sunarken ve çalışmamız için ödeme kabul ederken, ilişkinin diğer tarafındaki kişiyi yalnızca bir "alet" olarak görmeyiz; bittabi o kişilerin temelinde yatan insanlığı tanırız.
Fakat cinsellik farklıdır. Kant'a göre bir kişiye şarkı söylemesi için para verdiğimde, ona karşı olan arzum onun yeteneğiyle ilgilidir -onun sesini eylemde görmek isterim. Fakat bir kişiyi cinsel olarak arzuladığımda onun yalnızca bedenini isterim, her ne kadar bunlar arzumu güçlendirebilecek olsa dahi onun hizmetini, yeteneğini veya zekasını istemem. Yani, cinsel olarak bir kişinin bedenini arzuladığımızda onun belli kısımlarına odaklanırız: kalçalarına, kamışına, bızırına, bacaklarına ya da dudaklarına. O kısımlarla yapmak istediğimiz şeyler ise pekâlâ farklılık gösterebilir. Bazıları elleriyle, bazıları dudaklarıyla, bazıları diliyle dokunmak ister, bazılar içinse arzu yalnızca bakmaktan ibarettir. Fakat bu o kişinin bir cesetle kendini giderebileceği anlamına gelmez: cinsel arzularımız doğrudan canlı insan vücutlarıyla ilgilenir, tıpkı bir telefon istediğimizde çalışan bir tane istediğimiz gibi.
Tartışılabilir; eşimizi sevdiğimiz için onunla cinsel eylemlerde bulunup, onun memnuniyetini istemez miyiz? Tabii ki de isteriz. Fakat en başta istemediğimiz halde eylemlerde bulunsaydık bunu cinsel arzulardan ötürü yapmamış olurduk. Ve cinsel arzulardan ötürü eylemlerde bulunmamış olsaydık, nesneleştirme sorunu ortada olmazdı. Diğer bir kişiyi cinsel olarak tatmin etmekten keyif alabiliriz. Fakat diğer kişiyi karmaşık bir araç gibi düşünebiliriz: en fazla memnuniyeti sağlamak için, bizim onu memnun etmemiz gerekir. Tıpkı işe gidebilmek için bir arabayı tamir edip yağlamanın o arabayı bir araçtan daha fazlası yapmaması gibi.
Cinsellik bireyin yalnızca eşini bir nesne haline getirmek anlamına gelmez. Aynı zamanda bireyin kendisini de nesneleştirmesi anlamına gelir. Cinsel arzuların tesirinde olan birey eşinin de kendisini yalnızca bir vücut olarak görmesine, onu bir araç olarak kullanmasına izin verir. Kant, bu "kendini nesneleştirme" sürecini, dışa vurulmuş nesneleştirme ile en azından eşit derecede ciddi bir sorun olarak görmüştür. Diğerlerinin mutluluğunu paylaşmak gibi bir ödeve sahip olduğumuz gibi, kendimizi ahlakî yönden mükemmelleştirmek de bir ödevdir. Kişinin kendisinin nesneleştirilmesine izin vermesi ise, Kant'a göre, bu talimatla çakışmaktadır.
Ama gerçekten, büyütülecek olan ne? Evet, cinsel eylemlerde karşımızdakini nesneleştirip kendimiz de nesneleştirilmeye izin veriyoruz. Daha kötü şeyler oldu ve daha da olacak. En azından cinsellik, haz içeriyor(eğer her şey iyi giderse), hem de çok fazla(her şey çok iyi giderse). Cinsel nesneleştirme ile yanlış olan her neyse o kadar da kötü olamaz değil mi?
Ama bir engel var. Kant'a göre bir insanda bulunan muhakeme yeteneği miktarı, o insanın ahlaki olarak saygı duyulup duyulamayacağını belirler. Cinsel arzuların nesneleştirici tarafı ise bir kişinin muhakeme yeteneğini, kendilerinde ve karşısındaki kişide, uyuşturmasıdır. Muhakememizi kendi hizmetçisi yapabilecek kadar büyük bir güce sahiptir: öyle ki mantığımız onun amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli bir araç olur. Kralların ve önderlerin düşmesine, ilişkilerin heba olmasına sebep olmuş ve eş bulma macerasında söylenen yalanların yuvası olmuştur. Onu giderme uğraşında, yanlış şeyler yapar, ihanet eder ve olmadığım biriymiş gibi davranırım-yalnızca karşıdaki kişiye değil, aynı zamanda kendime de. Karşıdakinin muhakemesini ve dolayısıyla onun birey oluşunu göz ardı ederim. Benim ilgilendiğim şey o değil, onun vücudu.
Nesneleştirme olmadan cinselliğin oluşu mümkün mü? Tabii ki de; fahişeler bunu her zaman yapıyor. Ve aynı zamanda uzun süreli ilişki sahipleri de. Arzulamadıkları bir kişiyle cinsel ilişkide bulunuyorlar. Arzu olmadığı zaman, nesneleştirme de olmuyor, ve bunu sevgi bile düzeltemiyor. Arzularım tavan yaptığında, cinsel fiiller iş üzerinde olduğunda, sevdiceğim yalnızca bir et parçasına dönüşüyor.
Ben nesneleştirme ve cinsel arzuların ayrılamayacağı, ve ahlağın bu konuyu hesaba katması gerektiği konusunda Kant'a katılıyorum. Cinsellik herhangi bir güzel tatlı gibidir: lezzetli fakat bir bedeli de var."
-Raja Halwani
Kaynakça: "Why sexual desire is objectifying -and hence morally wrong?" @aeon.co; goo.gl/8S0X4N
Görsel: Alex Grey, Copulating, 1984
Çeviri: Harun Lokman Kılıç
Yorumlar
Yorum Gönder