Beyin, Bilinç ve Entropi


        Aslında aklımızın yıldızlarla aynı maddeden olduğunun yeterince etkileyici bir bilgi olduğunu biliyoruz, ama yeni bir araştırma aslında evren ve insanın tek ortak noktasının bu olmadığını söylüyor.

         Tıpkı evren gibi, beyinlerimiz de maksimum düzensizliğe –entropi prensibine benzer bir şekilde- programlanmış ve akıl da bu olayın bir yan etkisi olabilir.
        
         İnsan bilincini anlama –kendimizden ve etrafımızda olup bitenden haberdar olmamız- sorunsalı yüzyıllardır süregelmektedir. Her ne kadar bilinç, insan olmanın çok önemli bir parçası olsa da araştırmacılar tam olarak onun nereden geldiğini, neden var olduğunu ve neden ona sahip olduğumuzu bilmiyor.
        
         Ama, Fransa ve Kanada’dan araştırmacıların ortaya attığı hipotez yeni bir ihtimali göz önüne getiriyor: aslında bilinç beynin bilgi taşıma kapasitesini maksimize etmesi sonucunda doğal olarak ortaya çıkan bir şey olabilir, diğer bir deyişle; bilinç, beynimizin entropisini artırmasının bir yan etkisi olabilir.
        
         Kısaca entropiyi açıklamak gerekirse entropi; bir sistemin düzenden düzensizliğe geçiş sürecini açıklayan bir terimdir. Bir yumurta düşünün; sadece akına ve sarısına ayrılmış haldeyken düşük bir entropiye sahiptir, ama onu çırparsanız entropisi yükselir – en düzensiz halini alır.
        
         Birçok bilim insanının evren hakkındaki düşüncesi budur. Büyük Patlama’dan sonra evren düşük entropi düzeyinden yüksek entropi düzeyine doğru ilerlemektedir ve termodinamiğin ikinci kanununun ifadesi, yani “Entropi ancak bir sistem içerisinde yükselir.” ibaresi neden zaman ibresinin sadece ileri doğru hareket ettiğini açıklayabilir.
        
         Bundan dolayı araştırmacılar aynı düşünce tarzını beynimizin bağlantıları üzerinde de uygulamaya karar verdiler ve bilincimiz yerindeyken bağlantıların seçtikleri düzenin herhangi bir şablon oluşturup oluşturmadığını araştırmaya başladılar.
        
         Bunu anlayabilmek için Toronto ve Paris Descartes Üniversitelerinin oluşturduğu bir takım, yedisi epilepsi hastası dokuz insanın beynindeki nöronları modellemek için “İstatistiksel Mekanik” adlı bir olasılık teorisini kullandı.
        
         Araştırmalarının büyük kısmını ise nöronların birbirleriyle senkron bir şekilde titreşip titreşmediğini incelemek, böylelikle beyin hücrelerinin bağlantılı olup olmadığının anlaşılması konusu oluşturdu.
        
         İlk olarak deneklerin uyur ve uyanık haldeki bağlantı şablonlarını, ikinci olarak ise epilepsi hastası deneklerin bir inme sırasında ve normal olarak alarm halinde bulunan beyinlerinin farklılıklarını incelediler.
        
         İki durumda da ortada bir sonuç vardı; deneklerin beyni bilinçli halde iken daha yüksek bir entropi sergiledi.
        
         Takım, “Şaşırtıcı bir şekilde basit bir sonuca ulaştık: uyanık haldeki beyinlerde, beyin parçaları arasındaki etkileşimin istatistiksel olarak en fazla olduğu, dolayısıyla entropinin de en fazla olduğu kanısına vardık.” şeklinde bir açıklama yaptı.
        
         Bu da araştırmacıları bilincin, bilgi taşıma potansiyelini maksimuma çıkarmaya çalışan bir sistemin kendine has olan* bir özelliği olup olmadığı konusunda tartışmaya götürdü.
        
         Ama bu deneyin de tam olarak aydınlatıcı olmaması su götürmez bir gerçek –özellikle de denek sayısı konusunda-. Belirli durumlara dahi farklı tepkiler veren dokuz beyinden yola çıkarak bir sonuca ulaşmak, şüphesiz, bilimsel değildir.
          



Kaynak: goo.gl/7rgkNA , "Consciousness could be a side effect of 'Entropy'" @ScienceAlert.com

*Orijinal makalede geçen “emergent property” teriminin dilimize tam bir çevirisi olmayıp, İngilizce tanımlamalarda, “bütünü oluşturan parçalarda olmayan, fakat bütünde bulunan özellik” anlamı vardır. Örnek olarak ise  tuzda bulunan ekşilik, tuzluluk tadının, tuzu oluşturan Sodyum ve Klor maddelerinde bulunmasının zorunlu olmaması verilebilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Newton'un Felsefesi

Cinsel Arzular ve Ahlak

Parabol